Yapay zekânın asla bir öğretmenin yerini almayacağını, ama etkin öğrenme için eğitimde önemli bir araç olacağını vurgulayan Prof. Dr. Güray Erkol ile yapay zekânın eğitime nasıl dâhil edildiğinden öğrencilerin kazanması gereken becerilere eğitimdeki gelişmeleri konuştuk.
Yeni teknolojilerin yarattığı değişimin hayatın tüm alanlarını etkisi altına alacağını söyleyen teorik fizikçi ve SEV Genel Müdürü Prof. Dr. Güray Erkol, “Öğrencilerimize okullarda bugün kazandırmamız gereken beceriler, ortaya çıkacak yeni mesleklere ve işlere bir hazırlık olmalı. Onları, mesleklerde yaşanacak değişime uyum sağlamaları için, hatta bu değişime yön vermelerini sağlayacak becerilerle donatabilmeliyiz” diyor.
Hayatın her alanında değişimden konuşuyoruz. Bugünlerde çocukları ve gençleri geleceğe hazırlamak belki de her zamankinden daha acil görünüyor. İçinde yaşadığımız bu yılları siz nasıl değerlendiriyorsunuz, dünyaya neler oluyor?
Son 20 yıldır bilgi ve iletişim dünyası kaynaklı büyük bir ivmelenmenin içerisindeyiz. Teknoloji alanındaki gelişmeler birçok mesleği ortadan kaldırıyor, bazılarını dönüştürüyor, yeni meslekleri ortaya çıkarıyor. Bundan 50 yıl önce birçok insan belirli bir meslek veya işte başlayıp emekli oluyordu. Hatta aynı işyerinde başlayıp emekli olanlar bile azımsanacak gibi değildi. Bugün, birçok öngörüye göre ilkokula başlayan çocukların üçte ikisi gelecekteki iş yaşamlarında henüz adı konulmayan mesleklerde çalışacaklar. Belki yaşamları boyunca birkaç meslek değiştirecekler, hatta bağımsız çalışanlar olarak aynı anda farklı şirketler için çalışacaklar. Yani 20 yıl sonrasından bahsedersek yeni teknolojilerin yarattığı değişim neredeyse tüm alanları etkisi altına alacak. Meslekler ve yapılan işler, iş yapış şekillerimiz bu değişimlerden büyük oranda etkilenecek. Yapay zekâ, makine öğrenmesi, nesnelerin interneti, artırılmış gerçeklik ve metaverse, blokzincir, robotik ve otonom sürüş gibi yeniliklerin yanı sıra, bu gelişmelerin genetik, enerji kaynakları, ulaştırma, malzeme bilimi, kentler, hatta uzay bilimleri gibi alanlarda önemli gelişmelere yol açtığını ve açacağını söyleyebiliriz. Örneğin veri bilimi (data science) ve onun alt alanları, bugün akademik dünyanın bile araştırma ve çalışma yöntemlerini değiştiriyor. Birçok bilim insanı kendi alanlarıyla ilgili olarak ayrıca veri analizi yöntemlerine, makine öğrenmesine, algoritmik bakış açısına hâkim olmak durumunda. İş dünyası yine birçok alanda öncü olmaya devam ediyor. Üretimde robot kullanımından uzaktan çalışmaya, yapay zekâların müşteri temsilcisi olabildiği bugünden metaverse denilen artırılmış gerçeklik ortamlarında istihdam sağlanacağı yakın geleceğe birçok değişim yaşanıyor. Tıp ve genetik alanlarında yapay zekâ destekli teşhis ve tedaviler konusunda büyük gelişmelere tanık oluyoruz. Görüntü tanımayı öğrenen yapay zekâlar kanser teşhisinde doktorları geride bırakırken, robotik cerrahi konusunda ilk örnekler test ediliyor ve her geçen gün ilerleme kaydediliyor. Bugün genlerimiz üzerinde düzenleme yapabilecek tekniklere sahibiz. Hastalıklar dışında insanlar üzerinde kullanımı etik bulunmasa da insanlığın artan gıda ihtiyacı karşısında tarım alanında inovasyona kapı aralıyor. Yaşadığımız iklim krizi yeni ve doğa dostu enerji kaynaklarının gelişmesini zorunlu kılıyor. Hidrojenden füzyona kadar birçok araştırma yapılıyor. Bu alanda yenilikçi fikirlere ve keşiflere ihtiyaç büyük. Elektrikli ve otonom sürüşe sahip araçlar yaygınlaşıyor. Belki de bundan 10 yıl önce hayal olan sivil uzay yolculuğu için ilk denemeler başarıyla yapıldı ve maliyetlerin düşürülmesi konusunda çalışmalar hızla devam ediyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Zaten var olan değişime pandeminin önemli bir ivme kazandırdığı ve bazı bariyerleri yıktığı bir gerçek. Belki daha önce uygulanması yıllar alacak, belki hiç denenmeyecek teknikler, teknolojiler ve yöntemler deneniyor, uygulama alanı buluyor.
Bugün birçok alanda birden yaşanan değişim ve gelişmelerle birlikte, pandemi okulları ve eğitim hayatını nasıl etkiledi? Okullarda neler yaşanıyor, pandemiyi unutup ‘normale’ dönecek miyiz?
Öncelikle artık okulları öğrencilere sadece akademik bilginin aktırıldığı yerler olarak nitelendirmek doğru değil. Bugün ABD’de 10 mezundan 6’sı diplomasını almadığı, farklı bir alanda iş yapıyor. Yani alan bilgisinin yanı sıra farklı konularda beceri ve yetkinlikler kazanmak öne çıkıyor. Bir nesil önce öğretmenlerimiz, öğrettikleri bilginin bir nesil boyu, belki ömür boyu devam edeceğini düşünürlerdi. Öğretmenler, sınıflarda anlatılmayan bilgilerin öğrenilmeyeceğini düşünerek, derslerde gereğinden fazla bilgi yüklemesi yapmaya başvuruyordu. Oysa yeni neslin çocukları teknolojinin sağladıklarıyla bilgiye her an her yerde ulaşabiliyor, bilgiyi sınıf dışında alarak özümsüyor. Bu sebeplerle sürekli gelişen ve dönüşen bir ortamda bizler de öğrenmeyi sürekli hale getirmeli, öğrenmeyi öğrenmeli ve öğrencilerimize en kaliteli ortamları sunmak için çalışmalıyız. 21. yüzyılın yetkin insanlarını yetiştirirken, onların yalnızca akademik başarıya ulaşmaları için ihtiyaçları olan bilgi ve birikimi sağlamak yeterli değil. Bugün okullarımızda öğrencilerimizi hızla değişen ekonomik ve sosyal koşullara karşı, gelecek ne kadar belirsiz olursa olsun, öğrenmeyi sürekli hale getirerek toplumu ve dünyayı ilgilendiren konulara duyarlı, bireysel ve toplumsal sorumluluklarının farkında olan bireyler olarak yetiştirmeye odaklanıyoruz. Elbette ki, tüm bunların temelinde eğitim sektöründe 150 yılı aşkın deneyime sahip kurumlarımızın, verdiği eğitimin kalitesini nesiller boyu sürdürülebilir kılmayı hedefleyerek, birlikte öğrenen ve öğrenmeyi öğrenen bir geleneğe sahip olması büyük bir önem taşıyor. Bu misyonun en önemli parçası olan öğretmenlerimiz de aynı değerler ile kendilerini sürekli geliştiriyorlar. Öğretmenlerimiz hayat boyu öğrenme ve öğretmeye olan tutkularıyla teknoloji ve dijitalleşmenin durmaksızın ilerlediği bu dönemde öğrencilerimize yenilikçi öğrenme ortamları yaratmak için var gücüyle çalışıyor. Pandemi öncesi teknolojideki gelişmeler sonucu dijitalleşen dünya halihazırda eğitimin geleceğini değiştirmeye, bilgiye ulaşımın kolaylaşması sonucu sınıfların dışına taşınmaya başlamıştı. Aslında okullar, bu değişimin yaşanmaya başladığını ilk elden hisseden yerler diyebiliriz. Biz de bu bilinçle geleceği şekillendirecek bireyler yetiştirmeye tam da bugün okullarımızda başlamamız gerektiğine inanıyoruz. Eğitim kurumları pandemiyle birlikte yakalanan bu inovasyon ivmesini öğrencilere bugünün ve geleceğin yetkinliklerini kazandırmak adına yenilikçi öğrenme ortamları yaratmak için bir fırsat olarak değerlendirmelidir.
Peki öğrencilerin kazanması gereken ve gelecekte öne çıkacak beceriler ve yetkinlikler neler olacak?
Dünya Ekonomik Forumu, iki yılda bir Geleceğin İşleri (The Future of Jobs) adıyla bir rapor yayınlıyor. Son olarak 2020’de yayınlanan raporda 2025 yılında öne çıkacak 15 beceri sıralanıyor. Analitik düşünme, yenilikçi olabilme ve aktif öğrenme dediğimiz kendi kendine öğrenme becerileri ilk sıralara yerleşmiş durumda. Karmaşık problemleri çözebilme, eleştirel düşünce, yaratıcılık, dayanıklılık, fikir oluşturabilme öne çıkıyor… Bunlar, anaokulundan başlayarak çocuklara edindirilmesi gereken beceriler. Peki neden bu beceriler öne çıkıyor? Çünkü yapay zekânın, makine öğrenmesinin veya otomasyonun bu becerileri yerine getirmesi çok zor, belki de imkânsız. Yapay zekâ ve otomasyon kavramlarını iyi anlamamız gerekiyor. Yapay zekâ 70 yıldır insanlığın gündeminde, ancak bugün bu kadar önem kazanması yapay sinir ağları modeline dayalı algoritmaların büyük veri ile bir araya gelmesiyle mümkün hale gelen “derin öğrenme” sayesinde oldu. Yani elinizde standart hale getirilmiş bir iş süreci ve bu işle ilgili yeterince kayıtlı veri varsa, derin öğrenme algoritmaları bu işi insanlar kadar doğru yapabiliyorlar. Endüstrideki robotlaşma uzun süredir devam ediyordu zaten. Şimdi “derin öğrenmeye” dayalı yapay zekâlar, hizmetler alanındaki birçok insan işini devralacak seviyeye geliyor. Önümüzdeki asıl değişim burada. Fabrikalardan sonra ofislerdeki işlerde de bir değişim oluyor. Veri girişine dayalı, belirli süreçlere sahip birçok iş ve meslek risk altında. Ancak her yerde robotların ve yapay zekâların insanların işini alacağını düşünmek de doğru olmaz. Buharlı makinelerin yol açtığı endüstri devrimi sonrası da insanların işsiz kalacağına inanılıyordu. Ama kaybedilen işlerden çok daha fazlası yaratıldı, ki dünya nüfusu bu arada ikiye, üçe katlandı. Öğrencilerimize okullarda kazandırmamız gereken beceriler, ortaya çıkacak yeni mesleklere ve işlere bir hazırlık olmalı. Onları var olan mesleklerde yaşanacak değişime uyum sağlamaları için, hatta bu değişime yön vermelerini sağlayacak becerilerle donatabilmeliyiz.
Yukarıda bahsettiğimiz beceri ve yetkinlikler okulda nasıl kazanılabilir, neler yapılmalı? SEV Okullarında bu çerçevede neler yapılıyor?
Başta değişimden korkmadan onu kucaklayarak başlayabiliriz. SEV olarak yalnızca değişime ayak uyduran değil, eğitimin geleceğini belirleyen bir kurum olmak için çalışıyoruz. Pandemiyle birlikte sınıf eğitiminin, yenilikçi eğitim ortamlarının ve eğitimcilerin değeri eskisinden daha çok öne çıktı. Vakfımızda ve okullarımızda geliştirilen bütünsel eğitime yönelik eğitim programlarımız sayesinde öğrencilerimize multidisipliner bir ortamda geleceğin yetkinliklerini henüz anaokulu sıralarındayken vermeye başlıyor, bu yetkinlikleri çocuklarımızın doğası haline getirmeyi amaçlıyoruz. SEV olarak, 2019 yılının sonlarında başlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan pandeminin eğitim endüstrisini dönüştüren etkisini bir fırsat olarak değerlendirdik. Pandemi öncesine dayanan uzun soluklu araştırma ve geliştirme çalışmalarımız sonucunda dünyanın önde gelen üniversiteleri tarafından kullanılan Blackboard’un okullarımıza entegrasyonunu sağlayarak ilk defa K-12 seviyesinde kullanıma açtık. Eğitimde sürdürülebilirliği sağlamak misyonuyla ve bir öğrenen organizasyon olma vizyonumuzla geleceğin öğrenme ekosistemini güçlü eğitim kadromuzla birlikte inşa ediyoruz. Bu ekosistem kapsamında öğrencilerimize sunduğumuz ConnectED platformuyla zamandan ve mekândan bağımsız yenilikçi eğitim alanları yaratıyoruz. Tüm okullarımızda eğitim yaklaşımımızı alışılmışın ötesinde, müfredat dışı yenilikçi yaklaşımlarla sürekli geliştiriyor, sınırları ortadan kaldırmak için çalışıyoruz. 21. yüzyılın yetkin insanlarını yetiştirirken, onları yalnızca akademik olarak değil, sosyo-kültürel olarak da zengin bireyler olarak yetiştirmek gerekiyor. Bu sebeple, modern ve evrensel eğitim anlayışımızı; öğrenmeyi öğrenen, toplumu ve dünyayı ilgilendiren konulara duyarlı, bireysel ve toplumsal farkındalık üzerine kuruyoruz. Bu anlamda öğrencilerimizi akademik başarının yanı sıra sosyal ve fiziksel gelişimlerini destekleyecek bütünsel eğitime yönelik programlar uyguluyoruz. Bunlardan bazıları; WISE (Well being in school excellence), ana dilde okuryazarlık, anlamaya dayalı tasarım ve farklılaştırılmış öğretim (SAIL), yapay zekâ ve veri bilimi ve disiplinlerarası öğrenme programlarıdır. Vakfımızın Eğitim Geliştirme Departmanı tarafından yürütülen öncü çalışmalar hem okullarımızda hem de tüm paydaşlarımıza destek olarak Türkiye’de nitelikli eğitimin sürdürülebilir olmasına katkı sağlıyor. Tüm paydaşlarımızla birlikte ortak amacımız, toplumumuzun geleceği gençlerimiz için eğitim kalitemizi en yüksek seviyeye çıkarmak, onları geleceğin dünyasına hazırlamak. Biz de bu hedef doğrultusunda var gücümüzle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Gençleri geleceğe hazırlamak denilince öğretmenlik gelecekte de en kritik meslek olmayı sürdürecek mi? Öğretmenler bugün ne yapmalı, nasıl hazırlanmalılar?
Öğretmenlik geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de en önemli mesleklerden biri olmaya devam edecek ve hiç yok olmayacak. Araştırmalar ve öngörüler de bunu destekliyor. Pandemiyle birlikte zorunlu olarak dijitalleşen eğitimin doğru bir şekilde ve kesintisiz devamını sağlayan en büyük taşıyıcı kolonlar öğretmenlerimiz oldu. SEV Okullarında yetiştirdiğimiz bireylerin, gerektiğinde inisiyatif alan, iş birliğine açık, esnek ve çevik, uyumlu, liderlik vasıflarına sahip, yenilikçi ve yaratıcı bireyler olmalarını hedefliyoruz. Bu misyonun en önemli gerçekleştiricisi ise şüphesiz ki yine öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerimiz hayat boyu öğrenme ve öğretmeye olan tutkularıyla teknoloji ve dijitalleşmenin durmaksızın ilerlediği bu dönemde öğrencilerimize yenilikçi öğrenme ortamları yaratmak için kendilerini geliştiriyor, öğreniyor ve var güçleriyle çalışıyorlar. SEV olarak sürekli ve birlikte öğrenen kurum olma vizyonumuzla bu kültürü gelecek nesillere aktarabilmek amacıyla kurulan SEV Akademi, pandemi sonrasında yeniden yapılandırılarak öğretmenlerimizi desteklemek amacıyla daha geniş kapsamda faaliyet gösteriyor. 2020-2021 döneminde öğretmen başına 20 saat olmak üzere toplamda yaklaşık 13 bin saat çevrim içi eğitimi SEV Akademi aracılığıyla öğretmenlerimize sunduk. Öğretmenlerimizin yüzde 70’ten fazlasının birden fazla SEV Akademi programına katılması, değişen dünyada sınıfların dışına taşınan eğitimin kalitesini yükseltme ve sürdürülebilir kılma çabalarının en açık göstergesidir. Okullarımızda sürekli öğrenmeyi hedef edinen geleceğin liderlerini yetiştirirken, öğretmenlerimizin öğrenme ve inovatif öğretme alanları yaratma istekleri perçinlendi. Öğrencilerimizi geleceğe hazırlarken öğretmenlerimizi de bu yolda onlara kılavuzluk edecek yetilere kavuşturmak ve onları desteklemek için SEV Akademi programlarını geliştirmeye devam ediyoruz.
Birçok meslek için başta yapay zekâ bir tehdit olarak görülüyor. Öğretmenlik mesleği için bir tehdit var mı sizce?
Birçok araştırma ve öngörüde yapay zekânın eğitime yaptığı katkıların çok önemli boyutlarda olduğu ifade ediliyor. Bundan dolayı çocuklarımız yapay zekâ ile ne kadar erken tanıştırılırsa eğitimin kalitesinin de o düzeyde artacağına inanıyoruz. Bu sebeple SEV olarak Yapay Zekâ ve Veri Bilimi konusunda okullarımıza özgü bir program hazırlamak için uluslararası literatür incelendi ve tüm K-8 okullarımızda uygulanmak üzere disiplinler arası bir program geliştirildi.Bu program; yapay zekâ, makine öğrenmesi, derin öğrenme, yapay sinir ağları, etik, veri bilimi, veri analitiği, geleceğin meslekleri gibi alt öğrenme alanlarını kapsıyor. Sınıflarda yapay zekâ uygulamaları konusunda rehberlik edecek olan öğretmenlerimizin de bu konuda eğitilmesi önem arz ediyor ve SEV Akademi’de özel programlar geliştiriyoruz. Yapay zekâ aslında eğitim için bir tehdit olarak değil, teknolojinin bize sunduğu önemli bir araç olarak görülmeli. Gelecekte yapay zekâ sayesinde kişiye özel çözümler sunabiliriz. Öğrencilerin eksikliklerinin saptamasında ve kişiselleştirilmiş bir eğitim yaklaşımı sunmada yararlı etkilerini göreceğiz. SEV Okullarında, bugün uyguladığımız ‘5 Temel Bütünsel Yaklaşım’ eğitim programımızla, yapay zekâyı bu alanlara entegre edebilmek için ön çalışmalar yapılıyor. Örneğin anlamaya dayalı tasarım modeli ve farklılaştırılmış eğitim programımız K-8 düzeyinde uygulanıyor. Bu program, öğrencilerin öğrenme stiline göre farklılaşmayı da beraberinde getirmekte; içerik, süreç veya istenilen ürün farklılaştırılmaktadır. Yapay zekâ sayesinde bu süreci hızlandırabilir, öğrencilerimizin öğrenme verimini artırarak faydalı geri bildirimlerle onlara destek olabiliriz. Yapay zekânın gelecekte bizlere kazandıracağı en büyük şey zamandır. Bugün hızlı tüketim çağında adeta zamanla yarışıyoruz. Bugün okullarımızda öğrencilerimize etkin zaman yönetiminin önemini anlatıyor, bu yetilerini geliştirebilmeleri için onlara yol göstermeye çalışıyoruz. Yapay zekâ da zamandan tasarruf etme tarafında bizlere ve öğretmenlerimize ciddi avantajlar sağlayacaktır. Öğrencilerin öğrenme alışkanlıklarının analizinde yapay zekânın desteğinin büyük olacağına inanıyorum. Akıllı sınıfların oluşturulmasıyla öğrenci ve öğretmen etkileşimin sensörler aracılığıyla anlık olarak izlenmesi, öğrencilerin derse olan motivasyonlarının anlık olarak takip edilebilmesi, kuşkusuz başarıyı arttıracaktır. Ayrıca sınavların puanlanması gibi oldukça zaman alan konular yapay zekâlar tarafından kolaylıkla yapılabilir, bu da öğretmenlerimize öğretmeyi geliştirmeye yönelik çalışmalar yapabilmelerini sağlayacaktır. Matbaanın keşfiyle ders kitaplarının herkes tarafından ulaşılabilir olmasının eğitimdeki ve medeniyetimizdeki rolünü düşünürsek, bugün bilgiye ulaşmak ve eğitim için yeni imkânlar sunan yapay zekânın okullarda kullanımıyla neler yapabileceğimizi düşünmeliyiz. Öğretmenlerimizin de yapay zekâ ve teknolojileri kullanarak, öğretmek aşkıyla yepyeni ve etkili yollar keşfetmenin heyecanı içinde olduklarına inanıyorum. Yapay zekâ asla bir öğretmenin yerini almayacak ama etkin öğrenme için önemli bir araç olacak.
Uzun süre kuantum fiziği alanında araştırmacı ve eğitimci olarak çalıştınız. Yapay zekâ teknikleri ve kuantum hesaplama gibi konular evrenin yapısını daha iyi anlamamızda fark yaratabilir mi?
Atom altı parçacıklardan galaksilere kadar evreni anlayabilmek, artan deneysel olanakların da sayesinde kuramlarımızı gözlem ile doğrulayabilmek için çoklukla veri analizi yoluna başvuruyoruz. Doğrudan gözlemleyemediğimiz olayları simülasyonlar aracılığıyla çözmeye ve anlamaya çalışıyoruz. Makine öğrenmesi yöntemleri veri analizlerinde sıkça uygulanmaya başladı. Çoğu zaman büyük verinin analizini içeren bu tür araştırmalarda yapay zekâ uygulamaları ile sonuca daha hızlı ve doğru ulaşmak mümkün oluyor. Yapay zekâ belki öğreniyor ama yaşama, insana, evrene ve her şeye anlamı yine biz katıyoruz. Gelecek de sadece insanla anlamlı.