Kendisi gibi yatırımcılarla bir araya gelerek TRAngels’ı kuran ve melek yatırımcı ağı oluşturan Namık Kural, bu alana yönelme nedenini şu sözlerle açıklıyor: “Hayatınıza o kadar güzel şeyler katılıyor ki, hiç bilmediğiniz konularda, birinci elden pırlanta gibi beyinlerden çıkan fikirleri dinliyorsunuz.” Mezunlar arasında, melek yatırımcılık denilince ilk akla gelen isimlerden biri Namık Kural. Arçelik’teki profesyonel kariyerinden ayrılıp 1995 yılında arkadaşlarıyla birlikte kurdukları yazılım şirketini sattı. O şirketten doğan internet girişimleriyle start-up dünyasının ilk başarılı isimleri arasında yer aldı. Kural, geç tanışsa da girişimcilik dünyasını o kadar sevip önemine inandı ki, girişimlerinden elde ettiği gelirle, kendi sözleriyle parayı bankaya, binaya, taşa toprağa yatırmak yerine, girişimcilerin hayallerini gerçeğe dönüştüren “melek yatırımcılığa” yöneldi. Hiçbir yatırımını girişimciyle yüz yüze tanışmadan yapmadığını söyleyen Kural, herkesin belli bir yaşa, belli bir deneyime geldikten sonra küçücük de olsa melek yatırımcılık yapmasında büyük fayda olduğuna inanıyor. Connect olarak Namık Kural’a uzaktan da olsa (çevrim içi), ‘yüz yüze’ melek yatırımcılığın inceliklerini ve 60 melek yatırımcıyı bir araya getirdikleri TRAngels’ı sorduk. Sizi tanıyabilir miyiz, girişimcilik ve melek yatırımcılık dünyasına girişiniz nasıl oldu? TAC 1976 mezunuyum. Biraz da kısmetin yardımıyla 1977’de yeni kurulan ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümünün ilk öğrencileri arasına girmeyi başardım, 1981’de mezun oldum. Ardından Koç Holding’te çalışmaya başladım. Yetiştirme grubu elemanı olmuştum. 1983’te Arçelik'e geçtim. O sırada biraz da askerliği ertelemek için Boğaziçi'nde master’a kaydolmuştum. 1985’te de yine Arçelik'te çalışmaya devam ederken master’ı bitirdim. Askere gittim geldim ve Arçelik’te bilgi sistem müdürü oldum. 1993 yılında Koç Holding bazında MIS projesi başlamıştı, o projenin yöneticiliğini yürüttüm. 1995’te de Koç Holding’den ayrılıp, bir grup arkadaşımla beraber girişimci olarak, kendi yazılım şirketimiz olan Coretech’i kurduk. Kurumlar için yazılım geliştiriyorduk. Yerel ve uluslararası şirketlere özel yazılımlar yapıyorduk. Onaltı yıl çok iyi işler yaptık. 2011 yılında Coretech’i yerel bir yazılım şirketine sattık. Ayrıca Coretech içinden spinoff ile Mackolik.com adında bir girişim ortaya çıktı. Sonuçta tam 31 Aralık 2012’de bütün yükümlülüklerini tamamlamış, bankada Coretech ve Mackolik.com satışından gelen parası olan bir kişi olmuştum. Sonrasında da melek yatırımcılıkla tanıştım.
Melek yatırımcılığa girişimci olarak başladınız diyebilir miyiz?
Yani farkında olmadan girişimci oldum diyebilirim. Yıllarca, içimde bir girişimcilik ruhu olduğunu bilmiyormuşum. Açıkçası Arçelik benim kendi şirketim gibiydi. Ama ayrılmamız gerekince ayrıldık ve kendi şirketimizi kurduk. Çünkü Arçelik’ten sonra gidebileceğim bir şirket yoktu bence, Türkiye’nin bir numarasıydı. O zaman, ne yapalım, kendi şirketimizi kuralım, dedik. 1995’te bugünkü gibi bir start-up dünyası da gündemde yoktu bu kadar. Yatırım yapan yoktu, fonlar yoktu. Kendi gücümüzle kalkıştık bu işlere. Sonra girişimcilik çıktı önümüze, Coretech’i kurduk. Orada başka neler yapabiliriz diye düşünürken Mackolik.com ortaya çıkmıştı. Orası bambaşka bir hikâye zaten. O zamanlar internet girişimleri büyük bir hızla yükseliyordu. Biz de içerikle ilgili ne yapılabilir diye araştırıyorduk. Önce Beygir.com, ardından da Mackolik.com ortaya çıkmıştı. Tabii bu projeler, “iddia” gibi şirketler gelince Türkiye’de çok prim yaptı ve para kazandırdı. 2012’de Mackolik.com iyi bir değere yabancı bir şirkete satılınca, ne yapacağız diye etrafa bakınmaya başladık. O sıralarda yine Tarsuslu bir abimiz Mehmet Buldurgan (TAC’69) ile yollarımız kesişti. Onun melek yatırımcılıkla ilgili bir haberini okumuştum. Kendisiyle iletişime geçtim ve bir araya geldik. Melek yatırımcılık dünyasıyla da böylece resmen tanışmış oldum. Onların ŞirketOrtağım grubuyla çalışmaya başladık. ŞirketOrtağım’daki bir grup insanla beraber de TRAngels’ı kurduk. TRAngels 2014’te kuruldu, yani dolu dolu geçen yedinci senesinde...
TRAngels’ın nasıl bir yapısı var? Nasıl çalışıyor?
TRAngels çok farklı bir yapı oldu. Çok eşitlikçi öncelikle. Büyük hisse sahibi yok. 36 ortak kurduk, şu anda 60 ortak olduk. Hiç kimse çoğunluğu elde edemiyor, hatta yüzde 6 hisseyi geçemiyor. Bir arkadaşımız bizim için, “Türkiye’nin en sosyalist anonim şirketisiniz” demişti. Benim de hissem, şu anda yüzde 2 seviyesinde. Temelde gönüllülüğe dayalı bir çalışma mekanizması olan, hem kendisi hem de çevresindeki network ile yatırım yapan bir yapı oldu. Ortaklar ve yatırımcılarıyla birlikte 180 kişiye ulaştı. Artık melek ağının ötesine geçtik gibi. 180 kişilik bir “domain”imiz var, bunun 60’ı şirkete ortak. İlk yola çıkıştaki hedefimiz 100 ortak olmaktı. Varabilecek miyiz bilmiyoruz, ama bu rakam da zorunlu bir şey değil. Ben de şu anda girdiğim zamanki hissenin yarısını sattım mesela, başka bir arkadaşımız ortak olabilsin diye.
Melek yatırımcılık kavramını biraz anlatabilir misiniz? Risk sermayesi ve benzeri büyük fonlardan farkları neler?
Risk sermayesi, yatırım fonları gibi şeyler finansal kuruluşlar, finansal araçlardır. Melek yatırımcılık ise, daha erken seviyedeki girişimleri bulup, onlarla büyümeyi sağlayan ve çok büyük rakamlarla değil, daha ilk aşamalarda tohum diyebileceğimiz yatırımları yapan insanları ayırt ediyor. Burada en önemli noktayı unutmamak lazım, melek yatırımcılıkta paradan öte, “smart money” vardır. Kimse alınmasın ama ben eskiden açıkça söylerdim, -şu anda Türkiye, artık o durumda değil o ayrı konu- sadece para lazımsa, şimdi para müteahhitlerde, onlardan isteyin... Yani sırf para lazımsa onlarda çok var. Ama bu tür paranın sizden beklentileri farklı olur. Oysa melek yatırımcının beklentileri daha başarı endekslidir. Tabii ki finansal getiri beklentileri vardır ve olacak. Öyle Hilâl-i Ahmer gibi çalışmak değil melek yatırımcılık, ama daha başarı endeksli, bence toplum hizmeti tarafı olan, belki danışman-mentor olarak sahaya bile inebileceğiniz bir yatırımcılık türü. Yani bir gönül işi tarafı var. Ama melek yatırımcılar, fonlara göre daha çok riske girer, çünkü girişimler çok erken aşamada olunca riskler de çok daha yüksek oluyor tabii. Ama çok da büyük paralar yatırmazlar ve büyük kaybetmezler. Herkesin belli bir yaşa, belli bir deneyime geldikten sonra ufak da olsa melek yatırımcılık yapmasında çok büyük fayda görüyorum.
Peki, girişimciler tarafından sorsak, onlar “meleklere” nasıl ulaşabilirler? Onlar mı sizi buluyor, siz mi onları?
Çoğu zaman onlar bizi buluyor, zaten hep söylüyorum, onların birinci yeteneği bu olmalı. Yani Namık Kural’ı bulup çıkaramıyorsa, başarılı bir girişimci olamaz. Bunu, kendimi övmek için söylemiyorum. Bir girişimcinin başarılı olması için, bu piyasada kimlerle nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmesi; sırf kendi ürününün veya hizmetinin kaliteli olması değil, diğer sosyal niteliklerinin de iyi olması lazım. O yüzden, beni ve benim gibileri bulması lazım. Namık’ı bulamıyorsa, TRAngels’ı bulması lazım, sektördeki diğer kuruluşları bulması gerekiyor. Çünkü sadece finansman desteğini değil, arkasında yeni bağlantılar, deneyimler ve mentorluk olan, işte bu “smart money”i nerede bulacağını bilmek, girişimcinin en önemli ödevi.
Bugüne kadarki yatırımlarınızdan elde ettiğiniz sonuçlara baktığınızda, doğru bir yolda olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Bu yaklaşımı, kendi melek yatırımlarımda hep uyguladım. Gerçekten girişimcileri birazcık görmek, heyecanını hissetmek fark yaratıyor. Benim ayrıca şöyle bir avantajım oldu. İTÜ Çekirdek diye girişimcilere destek veren bir merkez var. Pandemi araya girse de orada uzun süredir girişimcilere gönüllü mentorluk yapıyorum. Oraya zaman ayırdım, hâlâ da ayırıyorum. Böylece birçok farklı projeyle ve yeni girişimciyle bir araya gelme şansı buluyorsunuz. Siz belli diyalogları yakaladıktan sonra, herkes bu sefer size gelmeye başlıyor. Etrafımızdakiler de geliyor. Açıkçası kendi yaptığım yatırımlarda, biri dışında hiç sorun yaşamadım. O da ilk melek yatırımımızdı. Bugün olsa o yatırımı yapmazdım diyorum. Ama bunlar işin doğasında var. Bireysel olarak şu ana kadar 30’un üzerinde yatırıma doğrudan veya dolaylı yatırımlarım oldu. Bunların bir kısmı Türkiye’de, bir kısmı Amerika’da. Amerika’daki yatırımlarım da yine bir TAC’li olan Türker Oğuz (TAC’91) kanalıyla oldu.
TAC demişken, mezunların melek yatırımcılığa ilgisi nasıl? Melek yatırımcı olmak isteyen mezunlardan size ulaşanlar oluyor mu?
Tabii hem girişimci hem melek yatırım yapmak isteyenler ulaşıyorlar. TAC’den birçok arkadaşımı melek yatırımcı yaptım. Yani işin ciddi olarak içinde olduğunuzda, bir döngü başlıyor aslında. Söylediğim gibi, benim melek yatırımcılıkla tanışmam da Mehmet Abi (Buldurgan) sayesinde oldu. Amerika’daki yatırımlarımız da Türker Oğuz’un benimle bağlantıya geçmesiyle başladı. Buluştuk, konuştuk ve Amerika tarafı öyle başladı. TRAngels’ta yine ben ve Nuri Doğan (TAC’68) iki TAC’li başladık. Son olarak Ercan Güleç (TAC’78) ortaklar arasına katıldı. ŞirketOrtağım ağında da TAC’liler yer alıyor. Ayrıca kardeş okullarımızın mezunlarıyla da bağlarım var. TRAngels’ta ortaklardan Gülfem Serra Ulusoy (ACI’84) var mesela. Halen Üsküdar Mezunlar Derneği Başkanı olan Mine Dedekoca (UAA’99) ile sık sık haberleşiriz; kendisi girişimcilik deneyimi olan, girişimcilik dünyasıyla bağları güçlü bir kardeşimiz. Sürekli yeni girişimciler hakkında haberler paylaşırız. Ayrıca ben okullarımıza gidip, gençlere de girişimcilik kültürünü anlatmaya çalışıyorum. Çok büyük bir potansiyel ve ilgi var öğrencilerden.
Çok iyi bir noktaya değindiniz, sizce lise yılları girişimcilik kültürü için nasıl bir dönem? Gençlerle buluşmalarınızdan edindiğiniz izlenimleri öğrenebilir miyiz?
Açıkçası lisede böyle yetenekler fark edilip, onlara eğitimler, fırsatlar sağlanabilir. Bu konuda bizlerin yapabilecekleri var. Ben ACI’a da gittim, SAC’ye de. Öğrencilerle beraber etkinlikler düzenledik. UAA’da birlikte projeler yapmaya çalıştık. Tabii pandemi oldukça engelledi çalışmaları. Okulda gençlerle hem yazılım tarafında hem girişimcilik tarafında etkinlikler yaptık. Bizim gibi insanların gençlere en azından kavramları anlatıp, yapmak istedikleri şeyler hakkında fikirler vermesi lazım. Son kariyer günlerinde hem Tarsus’a hem Üsküdar’a gittim mesela. Üsküdar’dakiler özellikle oyun, yapay zekâ, tasarım, bilimsel projelerde çok aktiftiler. Bizler okullarımızda gençlerimize neler yaşadığımızı anlatsak, sadece üç genci bile etkilesek, geleceğin girişimcilik dünyasına bence çok ciddi katkılar sağlamış oluruz. Bizlerin lisede okuduğu günlerde böyle şeyler yoktu; böyle örnek vakaları, hikâyeleri görme şansına sahip değildik. Şimdiki jenerasyonun çok somut örnekleri görme, internet ortamının gelişmesiyle beraber dünyaya açılma ve dünyadan bilgi alma konusunda çok büyük avantajları var. Bunu, bizim canlı örneklerimizle pekiştirdikleri zaman bence lise çok önemli. Tamam, o yaşta girişimci olmayabilirler, olabilirler de tabii, ama en verimli girişimci yaşı bence 30-35 yaşları... Üniversite ve sonrasında alanında 5-10 yıl kurumsal deneyimin ardından girişimciliğin en verimli dönemi oluyor. Yani lise çok erken ama bugünden belli verileri alarak hayatını yönlendirirlerse, gelecekte çok daha ileri gidebilirler. Hatta o zamana kadar belki birkaç başarısız girişim deneyimi bile olabilir ya da en azından birkaç başka projede yer alabilirler. Tabiri caizse batırması, dayak yemesi de güzel bir şey, bir deneyim. Ama insan ne kadar doğuştan girişimci olsa bile, üniversite eğitiminin sağlayacakları var, İTÜ Çekirdek gibi platformlara katılmak çok önemli... Buralardan öğrenecekleri çok şey olacaktır. Yani eğitimin sonu yok aslında... Siz açıkça sormadınız ama şunu çok net söyleyeyim, niye melek yatırımcılık yapıyorum? Hayatınıza o kadar güzel şeyler katılıyor ki, hiç bilmediğiniz konularda birinci elden pırlanta gibi beyinlerden çıkan fikirleri dinliyorsunuz. Ben teknoloji bilirim, biyogenetik derseniz hiç alakam yok. Ama ben 4 yılı aşkın bir süredir biyogenetikte bir teknoloji geliştirmeye çalışan bir ekipte lider yatırımcılık yapıyorum. Onlardan çok şey öğrendim, ama onlara da çok şey kattığıma inanıyorum. Hep beraber baba-oğul, baba-kız birlikte çalışıyoruz. Sadece para değil konu, bu işin duygusal sosyal tatmini var.
Türkiye’den de değeri milyar dolarları aşan girişimleri görmeye başladık. Global başarı açısından potansiyelimiz nedir, size göre bu süreçte melek yatırımcılığın rolü nasıl olmalı?
Çok güzel örnekler çıkmaya başladı. Potansiyelimiz kesinlikle bu kadar değil tabii. Şu ana kadar Türkiye’de başarılı girişimlere bakarsak, çoğu ticaretle ve eğlenceyle bağlantılı. Uluslararası çapta, yenilikçi ürün, teknolojik tasarım diye bakarsak önemli başarılarımız olmadı henüz. Bence yakında olacak. Türkiye’den giden beyinlerin yurt dışında yarattığı örnekler kanıtlıyor bunu çünkü. Örneğin Eren Bali’nin Udemy başarısı... Bizim çok daha ileriye gidebilecek potansiyelimiz var, çünkü çok iyi gençlerimiz var. Ayrıca Türkiye birçok girişim için müthiş bir deneme/test ortamı, laboratuvar sağlayan çok iyi bir pazar. Yurt dışında başarılı olacak girişimleri test edebilme şansı sağlıyor. Türkiye bu nedenle globale ulaşmak için bence ideal bir ülke. Yani tarım var, hayvancılık var, madencilik var, endüstri var, nüfus var, sosyal bir yaşam var. Her şey var esasında, ama Türkiye’de bir tek şey eksik. Bu çok açık; kapital, sermaye yok. Türkiye’de para yok, ondan melek yatırımcılık çok çok önemli. Amerika’da bırakın ortada olan bir şirketi, bir fikre bile milyon dolarlar yatırabiliyorlar. Bizde bir girişimci kuruluş veya çalışan şirketini 1 milyon dolar fiyatladı mı, kızıyoruz... Yok çünkü böyle paralar. Ama girişimler başarılı oldukça, buralardan kazanılan paralar yeniden yeni girişimlere yatırım olarak dönerse, bence çarpan etkisiyle hızlanacaktır. Sistemin büyümesi açısından bizim gibi meleklik, mentorluk yapanların yanı sıra, bu sistemden çok büyük para kazananların yeniden girişimcilere dönmeleri çok faydalı olacaktır.
Mezunlar arasında melek yatırımcı olmak, danışmanlık, mentorluk yapmak isteyenler nereden başlamalılar? Neler söylemek istersiniz?
Yaş grubuna göre söyleyeyim, benden önceki mezunlar Nuri Abiye (Doğan) gitsinler, TAC 1968 mezunu. Aynı dönemden Mehmet Buldurgan var. Ben 1976 mezunuyum, yeni aramıza katılan Ercan Güleç var, TAC’78... İşin şakası tabii... Hepimiz bizimle kontak kuranlara yardımcı oluruz. Ama her şeyden önce şunu söylemeliyim; Türkiye’de çoğunluk ev-dükkân alıp, kiraya vereyim, paramı güvenceye alayım diyor. Bu enstrümanların artık bence çok bir anlamı yok. Hayatlarını belli bir seviyeye taşımış mezunlar biraz da gençlere, girişimcilere yatırım yapsınlar diyorum. Tabii ki risk var, ama ciddi olarak ilgilenirlerse sonunda kesin kazanırlar. Yani vadeli hesapta para tutacağınıza, iyi fikirlere ve hayallerinin peşinden koşan girişimcilere, gençlere destek olsunlar, çok iyi sonuçlar alacaklarına eminim...