Lisya Konfino Tavaşi ve Seza Ünal Özeren, eğitimlerini farklı illerde ve ülkelerde tamamlamış, kariyerlerini de farklı alanlarda yapmış iki kadın. Onları bir araya getiren temel unsur ise sanata olan tutkuları ve hayata aynı köklü değerlerin ışığında bakmaları.
Üsküdar Amerikan Lisesini bitirdikten sonra Johns Hopkins Üniversitesinden mezun olan Lisya Konfino Tavaşi ile İzmir Amerikan Kolejinin ardından Bilgi Üniversitesinde İşletme Bölümünü tamamlayan ve Yeditepe Üniversitesinde Sanat Yönetimi dalında master yapan Seza Ünal Özeren’i ortak akılla iş yapmaya yönelten temel motivasyon, sanata olan bağlılıkları. 2019 yılında her türlü mimari proje, otel, ofis, rezidans, kamusal alan ve kişisel koleksiyonla sanatı buluşturmak üzere kurdukları ArtPick, sanat eserlerini mekânın dekorasyonu olmaktan çıkarıp ilham unsuru haline getirmeyi amaçlayan bir kurum. Geçtiğimiz aylarda HAN Spaces’te bir sergi açan ikiliyle hem şirketlerini hem de ortak kültürden gelmenin iş yapışlarını nasıl etkilediğini konuştuk.
Ortaklığınızla kurulan ArtPick, genç bir şirket. Öncelikle bir araya gelmenizin ve şirketin kuruluş öyküsünü sizden öğrenebilir miyiz?
Her ikimiz de üniversite eğitiminin ardından, farklı sektörlerdeki kurumsal iş deneyimlerimizden sonra, sanata olan ilgimizin hobi olmaktan öteye gittiğini fark ederek, farklı şekillerde sanat eğitimleri almaya başladık. Zaman içinde de bu bilgi birikimi bizi, sanat sektöründe farklı galerilerde çalışmaya yönlendirdi. Ortak bir arkadaşımız sayesinde de bir araya gelerek bu bilgi ve deneyimimizi sanat alanında değerlendirmenin yollarını aradık. ArtPick’i 2019 yılında hayata geçirdiğimizde, sanat danışmanlığı daha çok kurumsal şirketler ve koleksiyonerler için yapılıyordu. Biz de mimarlara ve tasarımcılara yönelerek buradaki açığı kapatmayı hedefledik.
Lisya Hanım, özgeçmişinizde Johns Hopkins Üniversitesinden mezun olduktan sonra bir süre aile işinde çalıştığınızı, 2010’dan itibarense sanata yöneldiğinizi belirtiyorsunuz. Sanata olan ilginizin nasıl geliştiğiyle ve bunu bir iş alanına dönüştürme düşüncesinin nasıl oluştuğuyla ilgili biraz daha detaylı bilgi rica edebilir miyiz?
Sanatla iç içe bir ailede büyüdüm, babamla yaptığım sergi gezileri, onun arkadaşlarıyla yaptığı sanat sohbetleri her zaman hayatımda büyük yere sahip oldu. Bu sebeple sanat aslında her daim gündelik hayatımızın içinde var olan bir olguydu. Zaman geçtikte gördüğüm, izlediğim işleri ve sanatçıları daha da iyi anlama isteği duydum. Dönemler, akımlar, üretim pratikleri gibi konular hakkında daha çok bilgi sahibi oldukça daha da fazla hayatımın odak noktası haline geldi. Bunları uzun süre sanata yönelik özel programlar ve kurslarla pekiştirdim. Zamanla bu ilgim bir tutkuya dönüştü ve bunu sürekli hayatıma dâhil edebileceğim bir iş haline dönüştürme kararı aldım. Galeri ve fuar deneyimlerimin ardından da Seza ile tanıştım ve ArtPick’i hayata geçirdik.
Seza Hanım, siz de kariyerinizde Cargill, Pfizer, Sony gibi uluslararası şirketlerde çalıştıktan sonra Yeditepe Üniversitesinde Sanat Yönetimi eğitimi almaya başlamışsınız. Birçok kişi için ‘radikal’ sayılabilecek bu kararı almanızda rol oynayan etkenler nelerdi?
Okullarımızın bize sağladığı eğitimin en önemli özelliği, hepimizi çok yönlü yetiştirmesiydi bence. Bu çok yönlülük, bize birçok konuda esneklik sağladı. Örneğin ben kurumsal kariyerimi yönetirken sanat yönetimi konusunda yüksek lisans yaptım. Bana bambaşka dünyalar açan bu eğitim aslında “radikal” dediğimiz kararın çıkış noktası oldu. Çağdaş sanat galerilerinde sergi, fuar, sanatçı ilişkileriyle ilgili konularda da deneyim kazandıktan sonra New York’ta bir süre Sotheby’s’de Modern Sanat üzerine eğitim aldım. Türkiye’ye döndükten kısa bir süre sonra da Lisya ile tanıştım ve ikimiz de bu ortak hayalimizi gerçekleştirmek için kolları sıvadık.
Şirketinizin tanıtım bülteninde; mimar, iç mimar, tasarımcı gibi profesyonellerle iş birliği yaparak, sanat eserlerini mekânda dekorasyon olmaktan kurtarıp ilham unsuru hâline getirmeyi amaçladığınızı belirtiyorsunuz. Bu amaca ulaşabilmek için hangi yöntemleri kullanıyor, hangi saiklerle hareket ediyorsunuz?
Öncelikle sanatın herkes tarafından ulaşılabilir olduğu, aslında bir lüksten öte bir ihtiyaç haline geldiği gerçeğiyle yola çıktık. Tüm yaşam alanlarımıza, evlerimize, ofislerimize, sanatı dâhil edebilmenin en güçlü yolunun da mimarlarla iş birliği yapmaktan geçtiğini biliyoruz. Bu sayede çok daha geniş bir çevreye erişip ve belki de yaşam alanlarında sanata öncelik vermemiş kişilere bile ulaşabiliyoruz. Bunun yanı sıra bireysel olarak da müşterilerimizin ilgileri doğrultusunda doğru sanat eserlerine ulaşmalarını sağlıyoruz.
Bir önceki soruyla bağlantılı olarak, sanat eserlerinin ilham verici olması, yaşam alanlarını ve tabii alanlarda yaşayan insanları nasıl etkiliyor, onların dönüşümünde nasıl bir rol oynuyor?
Bunun en yakın örneğini pandemi zamanı kapanmalarla yaşadık. Hepimiz için çok öğretici olan bu dönemde bizler ilk defa gerçekten evlerimizde yaşadık. Evlerimizin 24 saatini deneyimleme fırsatımız oldu ve yaşadığımız mekânların da aslında bizlerle yaşadığını görmüş olduk. Yaşam alanlarımızdaki ufak değişikliler, dokunuşlar bizleri besledi. Evinde sanat eseri olan birçok müşterimizden bununla ilgili teşekkürler aldık, öte yandan beklemede olan projelerimiz bir anda yol aldı, çünkü bu eksikliği hepimiz hissettik.
Pandemi döneminde HAN Spaces’te bir sergi açtınız. Bu sergiden elde ettiğiniz deneyimle ilgili neler söylemek istersiniz?
Hayat normal seyrinde giderken en çok ofislerimizde vakit geçiriyoruz. Evlerimiz için verdiğimiz önemi, aynı şekilde çalışma alanlarımıza da vermemiz gerekiyor. HAN Spaces bize bu konuda çok önemli bir yol açtı. ACI’01 mezunu Gizem Burteçin’in de ortak olduğu HAN Spaces ile çalışanlarına ilham verecek iş alanları yaratmak için sürekli sergiler organize etmeye başladık. HAN Spaces çalışanlarının normal galeri veya müzelerde görebilecekleri sanat eserlerini, çalıştıkları mekâna taşıdık. Bu iş birliği, eserlerin galerinin hijyenik ortamından çıkarıp, yaşayan alanlarda izlenebilmesini sağladı. Daha önce benzerine çok az rastladığımız bu iş birliği, bizimle izleyici arasındaki mesafeyi ortadan kaldırdı. Bugüne kadar iki sergi gerçekleştirdik, şu anda üçüncü sergi için hazırlık aşamasındayız. Sergileri ziyaret etmek isteyen tüm misafirlerimizi bize ulaştıkları takdirde özel olarak gezdirmekten mutluluk duyarız.
Bugüne kadar yaptığınız çalışmalarla bundan sonra yapmayı planladığınız projeler hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?
Bugüne kadar çoğunlukla konut ve ofis projelerinde mimarlarla çalışarak, mekânın ruhuna ve izleyicisine uygun sanat eseri seçimi ve yerleştirmesi yaptık. Zaman içinde sergilerin de getirdiği deneyimle şu anda çok daha büyük ofis, otel ve kamusal alan projeleri yürütüyoruz. En büyük hayalimiz ise Türk mimarların yurt dışında yaptıkları projelerde Türk ve uluslararası sanatçılarla birlikte yer alabilmek.
Son olarak, kardeş okullar UAA ve ACI mezunu olarak ortak iş yapmanın ne gibi avantajları oluyor?
İkimizin de bu ortak kültürden edindiği çok önemli beceriler var; esneklik, merak, çalışma etiği, farklı kültürlerle birlikte çalışabilme gibi. Hepimiz çok köklü bir geleneğin çağdaş yansımalarıyız ve yaptığımız işlerde de bunu yansıtmaya özen gösteriyoruz.