Amerikan kolejlerinden farklı dönemlerde mezun olanlar, bilgi birikimlerini, tecrübelerini, hayal güçlerinde canlandırdıklarını yazarak paylaşmaya devam ediyorlar. geride bıraktığımız aylar içinde mezunlarımızın okurlarla buluşturduğu kitapları bir araya getirdik.
Okumak
İste(me)yen Otti
Defne Ongun Müminoğlu (TAC’89), bu toprakların önemli yazarlarından annesi İpek Ongun ile birlikte yeni bir kitaba imza attı: “Okumak İste(me)yen Otti”. Artemis Çocuk Yayınları tarafından okurlarla buluşturulan ve çizimlerini Merve Ergenoğlu’nun yaptığı kitap, oyun oynamakla kitap okumak arasında tercih yapmakta zorlanan çocuklar için olduğu kadar, ebeveynleri için de yol gösterici nitelikte. Okumanın oyun oynamaktan vazgeçmek olduğunu sanan sevimli deniz samuru Otti, zamanla ailesi ve arkadaşları sayesinde her ikisinden de keyif alabileceğini görüyor.
Anne-kız ortak projesi olan bu hikâye için yaptıkları sohbeti ise kitapta yer alan QR kodu okutarak izleyebileceksiniz. Okumak İste(me)yen Otti’nin ana karakteri ve yaşadığı ortam itibariyle, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ile ortak bir çalışma da kitapla birlikte çocuklara sunuluyor.”
Binlerce yıllık ritüele bilimsel bir bakış
Koç Üniversitesi Çocuk Cerrahisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Egemen Eroğlu (TAC’90), insanlığın en eski cerrahi işlemlerinden birini, sünneti anlatan bir kitaba daha imza attı: “Erkek Sünnetinin Öyküsü”. 2011 yılında “Erkek Sünneti: İnsanlık Tarihindeki Hikâyesi” adlı kitabı yayınlayan Eroğlu, yeni eserinde okurlarını bilgi denizinde boğmadan, sıkmadan, herkesin rahatlıkla anlayabileceği bir dille erkek sünnetini ele alıyor. Eroğlu, Kopernik Kitap’tan çıkan kitabıyla ilgili olarak yaptığı tanıtımda şunları söylüyor. “Bir dedeyle torunun sohbeti tarzı yazıp, fiyatını da mümkün olduğunca makul tutup herkesin okuyabilmesini amaçladım. Torun sünnetten korktuğu için, dedesine neden sünnet olması gerektiğini soruyor. Dede de araştırıp öğrendiklerini torunuyla paylaşıyor. Yeni kitapta özellikle bilimsel tarafı çok daha güçlendirdim, isteyenler QR kodları okutup bazı bilimsel makalelere ulaşabilecekler. Ayrıca çocuk psikiyatristi ve psikoloğu arkadaşlarımın da katkılarıyla kitap şu an çok daha kuvvetli.”
Sanat, sanatçı ve yaratıcılık
Edebi üslubunu sanata ilişkin konuları değerlendirmek üzere kullanan ve yıllardır çeşitli dergilerde ve gazetelerde yazılar yazan Hatice Utkan Özden (TAC’99), 2010 ila 2020 yılları arasında eserleri İstanbul’daki sergilerde yer almış sanatçıların yaratıcılık süreçlerini ele alan bir kitap yayımladı. “Çağdaş Sanat ve Yaratıcılık” adıyla Morena Yayınevinden çıkan kitapta, sanatçıların nereden ilham aldığı ve eserlerinin nasıl ortaya çıktığı üzerinde yoğunlaşılıyor.
Yazar kitabında, Şükran Moral, Halil Altındere, Elif Uras, Ferhat Özgür, :mentalKLINIK, Julian Rosefeldt, Huo RF, Daniel Firman, Pablo Genoves, Arik Levy, Mehmet Güleryüz, Nil Yalter, Axel Hütte, Berlinde de Bruyckere, Taryn Simon, Viron Vert, Kutluğ Ataman, Taner Ceylan, Hamra Abbas, Tayfun Serttaş, Orhan Cem Çetin, Sophie Calle, Sarah Morris, Ali Kazma, Bill Viola, Aydan Murtezaoğlu, Bülent Şangar, Fahrelnissa Zeid, Ai Weiwei, Füsun Onur, Hüseyin Çağlayan, Peter Kogler, Anton Henning ve Thomas Ruff’un yaratıcılık süreçlerini okurlarıyla paylaşıyor.
Hayat başka yerde değil, anda ve burada
Kariyerinin yaklaşık 20 yılında konferans çevirmenliği yaptıktan ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Bilimleri Bölümünde öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra koçluğa başlayan Rana Beri (ACI’85), Epsilon Yayınevinden “İlişkilerde Anda Kalmak” adlı bir kitap çıkardı. 10 yıldır koçluk yapan, “International Coach Federation (ICF) / Uluslararası Koçluk Federasyonunun” CCE sertifikasına da sahip olan Beri, yeni kitabında, “Yaşam, yeryüzüne yayılmış bir ilişkiler ağı. Bizi hayatta tutan bu ağa bağlanabilmek içinse tek yol ilişkilerimizde anda kalmak” diyor. Tanıtım yazısında kitapla ilgili şu bilgilere yer veriliyor: “Anda Kalmak’la yaşamın anbeanlık ritmini yakalayan Rana Beri, yeni kitabıyla hayatın akışını âdeta yeniden inşa ediyor. Bu ritme nasıl ayak uydurarak yaşayabileceğimizi, insanlık hâllerimizi apaçık gösteren özgün hikâyeler ve çözümlemelerle anlatıyor. Bize, anda kalmanın sadece tek başımızayken yapabildiğimiz bir eylem olmadığını, esasen hayati olanın insanlarla iletişim hâlindeyken anda kalabilmek olduğunu hatırlatıyor. Anda kalmaya niyet eden herkese, hayatının her alanında ve tüm ilişkilerinde bunu nasıl gerçekleştirebileceğine dair cesur örnekler sunuyor. İlişkilerde Anda Kalmak, aile ilişkilerinin, arkadaşlıkların, çiftler arasındaki ilişkilerin, iş ilişkilerinin, kendimizle ve gerçekle ilişkimizin tıkandığı, koptuğu bütün noktaları tek tek aydınlatıyor.”
Heybeliada’nın ruhunu yansıtan evler
Kiltablet adlı fanzinin yazarları arasında bulunan Yasemin Pforr (UAA’81), aynı ekiple bu kez bir kitap projesinin içinde yer aldı. “Evler, Aşklar, Göçler” adlı, Adalı Yayınlarından çıkan kitabın ilham kaynağı, Heybeliada Halk Kütüphanesini Koruma Derneğince çıkartılan, çoğu yitip gitmiş ada evlerinin Akillas Millas tarafından yapılan çizimleriyle dolu, 2018 takvimi... Takvimdeki evlerin hikâyelerini anlatmak üzere yola çıkan yazarlardan Pforr, kitapla ilgili şu bilgileri veriyor: “Akillas Millas’ın çizimlerini yaptığı takvim çok çarpıcıydı. Her ev, hikâyemi anlat dercesine bakıyordu bize. Sırayla dağıtılan evlerden bana denk gelen Şubat ayının evi, Vutiras Köşkü oldu. Biraz yükseğe yapılmış olması, kayıkhane olduğunu varsaydığım kapısıyla, iki yandan çıkılan merdiveniyle deniz kıyısında olduğunu düşündüğüm ev, ev sahibinin Rum cemaatinin hatırı sayılır mensuplarından biri olduğu hissini uyandırmıştı bende. Nitekim Vutiras ismini araştırınca, o dönemin önemli gazetelerinden Neologos gazetesinin sahibinin adının Stavro Vutiras olduğunu öğrendim. Ev ve Stavro Vutiras tamamladılar birbirlerini. Yaptığım araştırmalar sonucunda Stavro Vutiras’ın, Neologos gazetesinin, 1800’lü yılların Osmanlı İmparatorluğunun içine girdim, yazmaya başlamadan önce bir süre o dönemde yaşadım. Stavro’nun kırık kalbini hissetmeye başlayınca hikâye kendini anlattı zaten.”
Yazdığı öykü ödül getirdi
Yazarlığa açtığı blog ile başlayan Lale Sanem Şekercioğlu (ACI’00), YILKAD Yayınları tarafından düzenlenen ve Kurtuluş Savaşının önemli isimlerinden Halide Edip Adıvar’ın anısına ithaf edilen öykü yarışmasında, üçüncülüğü elde etti. Gazete Karşıyaka’ya verdiği röportajda, yazılarında çocukluğunun oyunlarından ilham aldığına vurgu yapan Şekercioğlu, kendisine ödül kazandıran “Cinayet Silahı” adlı öyküsünün doğuşunu şu sözlerle anlatıyor: “Masallarımın birinin ilham kaynağı, çocukken oynadığımız bir oyundu. Pencereden pencereye ‘Nesi Var?’ oynardık. Üçüncülük ödülüne layık görüldüğüm ‘Cinayet Silahı’ adlı son öykümün çıkış noktası ise bir hikâyeyi tamamlama oyunuydu. Takip ettiğim bir blog yazarı, pandeminin başladığı ilk günlerde, bu tip hikâye tamamlama oyunu düzenliyordu. Cinayet Silahı öyküsünün teması, katıldığım o oyunlardan birinde ortaya çıktı.”