Turizm sektöründe yurt içinde ve yurt dışında çalıştıktan sonra içinde var olan sanata yönelen Zümrüt Bozkurt, kardeşiyle birlikte oluşturduğu BozMural markasıyla, iç mekânların duvarlarını renklendiriyor.
Zümrüt Hanım, Üsküdar Amerikan Lisesinin ardından aldığınız eğitim ve kariyerinizi nasıl şekillendirdiğinizi öğrenebilir miyiz?
UAA’dan mezun olduktan sonra ODTÜ Felsefe Bölümünü kazandım. Çok istekli bir şekilde okuyordum, fakat İstanbul’da yaşama ve daha kariyer odaklı bir bölüme geçme isteği ağır basınca (yüksek bir ortalama ve yaz okulunda alınan derslerin de etkisiyle) Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümüne dikey geçiş yaptım. 2004 yılında mezun olduktan sonra, önce Hyatt Regency’de ön büroda, ardındansa Dubai’de yeni açılan Courtyard by Marriott Green Community otelinde, üç sene kadar çalıştım. 2007’de, İstanbul’a yeni açılacak İstanbul Marriott Hotel Asia’ya geçiş yaptım. Revenue Manager olarak çalıştığım bu otelden, Emaar Group’un sahibi olduğu The Address Otellerinde Group Revenue Manager olarak çalışmak üzere tekrar Dubai’ye taşındım. Yurt dışında yaşarken 2011’de oğlum dünyaya geldi ve kariyerime bir süreliğine ara vermeye karar verdim. Birkaç sene sonra da tekrar sınava girip Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (MSGSÜ) Resim Bölümünü kazandım. Şu anda diploma projesi üzerine çalışıyorum.
Turizmden güzel sanatlara yöneliminiz nasıl gerçekleşti?
Sanatçı bir aileye doğmuştum; babam Gevher Bozkurt ve annem Nil Bozkurt, senelerce MSGSÜ’de hocalık yaptı. Babam, Akademide, Temel Sanat Eğitimi Bölümünü kurdu; Türkiye’nin ilk grafikerlerinden, ilk opera ve bale kostüm ve sahne tasarımcılarından, öncü ressam ve sanatçılarındandır. Annem de MSGSÜ’yü bitirdikten sonra Almanya’da bir süre okuyup, Resim Bölümünde yardımcı doçent olarak emekliğine kadar çalıştı. Yani, ailem dolayısıyla sanatın içinde büyüdüm diyebilirim. Lisedeyken de resim dersine ilgim her zaman çok yoğun olmuş, fakat bu yönümü hep hobi olarak tutmuşumdur. Turizmde çalıştıktan sonra bu içsel dürtüm göz ardı edilemez hale gelmişti ve sınavlara tekrar girmeye karar verdim. Kazanınca da sanatçı olarak hayatıma devam etmek istediğime karar verdim.
Kardeşinizle birlikte açtığınız duvar resimleri atölyesinin doğuş öyküsünü ve orada gerçekleştirdiğiniz çalışmaları öğrenebilir miyiz?
Kardeşim, Deniz Bozkurt da benim gibi kariyerinden sapıp aynı sene Marmara Üniversitesinde Resim Bölümünü kazandı, lisansüstü tezini tamamlamak üzere çalışıyor. Floransa’da Erasmus yapıp döndükten sonra, beraber bir atölye tuttuk. Günlük çalışmalarımızı, resimlerimizi yaparken, iç mimarlık firmasında çalışmış olan kardeşim, duvarları yaşamımıza dâhil etmek istedi. Ben de Antik Pompeii kentinin evlerinin duvar resimlerinden esinlenerek, "neden tüm duvarlarımızı tuval gibi kullanmıyoruz" fikriyle ilerledim. Daha sonra kendi sanatsal çalışmalarımızın yanı sıra BozMural adıyla ev, işyerleri, çocuk odaları gibi mekânların duvarlarına murallar yapmaya karar verdik. Genelde yapılan murallardan farklı olarak, kişinin mekâna ne anlam katmak istediğini veya nasıl bir görsellik aradığını öğreniyor veya beraber şekillendiriyoruz. Kişiye özel tasarımlar yapıyoruz. Mekânın iç mimari konseptine uygun, mekânı dönüştüren bir ön çalışma yapıp, müşteriyle birlikte ilerliyoruz. Bizim için önemli olan, iç mekânınıza katmak istediğimiz anlam ve onu özgün bir şekilde görselleştirebilmek.
Duvar resimlerinin gerek bireysel gerekse toplumsal yaşamda kapladığı yer, günümüzde sanat çevreleri tarafından sık sık dile getiriliyor. Siz, bu resimlere nasıl bir anlam ve önem yüklüyorsunuz?
Aslında mağaraları da ilk yerleşim birimi olarak düşünürsek, Lascaux mağarasından beri "duvar", bilindiği kadarıyla insanoğlunun yaşadığı alanda, bir şeyler resmettiği ilk yüzey olmuş. Sanat tarihi içinde de Eski Mısır’dan Rönesans’a, kamusal alanlardan dini yapılara ve saraylara kadar duvar bu anlamda hep kullanıldı. Daha modern zamanlarda "duvar", sokak sanatı ve grafiti sanatının da malzemesi haline geldi. Bugün bizim uygulamamız ise Rönesans mimarisinin bir uzantısı olarak, iç mekânları tamamlayıcı bir öge olarak görülebilir. Sanatsal ifademizi de içine katarak ele aldığımız çizimlerde, duvar resimlerini dekorasyondan ziyade iç mimarinin ana parçalarından biri olarak değerlendiriyoruz.
Son olarak, gerek özel hayatınızda gerekse sanat alanında yaptığınız çalışmalarda UAA’nın etkisi nedir?
UAA’nın bana kattığı, özellikle tek başınıza çalıştığınızda gereken, diğer bir ifadeyle kendi kendinize içsel motivasyonunuzu sağlarken ihtiyaç duyduğunuz öz disiplindir. Sadece bu kavram değil, okulunuz da bu disiplinin günbegün talep edilmiş olmasından dolayı tezahür eden yüksek düzeyde sürdürülebilirliğidir. Bunun yanı sıra Ms. Köseoğlu’nun özgün ve yaratıcı resim derslerinden aldığım ilham ve tat, sanata olan sevgimi ve ilgimi artırmıştır. Önemli olan, çocukluk ve gençlik döneminde gösterebildiğimiz özgür ve özgün yaratıcılığı hep hatırlamak, canlı tutabilmektir.