Eğitim toplumsal bir önceliktir

Dr. Yılmaz Argüden, TAC'76
Bağış Türü: Kampüs İsimlendirme ve Mezun Sınıfı Bursu
 
Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz? Ne zaman mezun oldunuz, sonrasında neler yaptınız?
TAC mezuniyeti sonrası Boğaziçi Üniversitesi’nden birincilikle mezun olarak ABD’de stratejik analizler konusunda doktoramı tamamladım. Daha sonra Dünya Bankası’nda çalıştım. Ardından, Rahmetli Adnan Kahveci’nin daveti ile Türkiye’ye dönerek Özelleştirme Programı'nın sorumluluğunu üstlendim ve Başbakan Ekonomi Baş Danışmanlığı yaptım. 1991 yılında yönetim kalitesini geliştirerek müşterilerinin işlerine değer katmayı hedefleyen ARGE Danışmanlık’ın kuruculuğunu üstlendim. ARGE, kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları ile Avrupa Parlamento’sunda Avrupa’ya örnek en iyi üç şirket arasında değerlendirilerek, B20 Yönetişim & Sürdürülebilirlik Bilgi Ortağı seçilerek, dünya üniversitelerinde vaka çalışması olarak gösterilerek dünyada en iyi tanınan Türk Yönetim Danışmanlık şirketi oldu; 400’ü aşkın şirket için strateji, iş mükemmelliği, insan kaynakları sistemleri ve kurumsallaşma konularında 1.000’i aşkın proje gerçekleştirdi.
 
Ayrıca, 60’ı aşkın kurumun yönetim kurullarında bağımsız üye, bazılarında ise Yönetim Kurulu Başkanı olarak (Erdemir, Rothschild-Türkiye gibi) sorumluluklar üstlendim. Boğaziçi Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Harp Akademileri gibi çeşitli kurumlarda strateji dersleri verdim. Çeşitli dillere tercüme edilen 30’u aşkın kitabım var. Dünya Ekonomik Forumu tarafında “Geleceğin 100 Global Lideri” arasına seçildim.
 
Özellikle yönetişim konusunda IFC Danışma Kurulunda, Business at OECD Yönetişim Komitesi'nde ve Dünya Ekonomik Forumu’nda uluslararası görevler üstlendim. Ulusal Ağlar Dünya Başkanı seçilerek dünyanın en yaygın sürdürülebilirlik platformu olan UN Global Compact Yönetim Kurulunda görev yaptım.
 
Haftada bir günümü gönüllü işlere ayırıyorum. KalDer, TEGV, TESEV, Özel Sektör Gönüllüler Derneği, BÜMED, Türk-Amerikan ve Türk-Kanada İş Konseyleri gibi birçok dernek ve vakfın kuruculuğu ve/veya liderliğini üstlendim. KalDer Başkanlığım döneminde Ulusal Kalite Hareketi başlatıldı, BÜMED Başkanlığım döneminde BURC tesisleri hayata geçirildi. Faaliyetlerini Boğaziçi Üniversitesi Vakfı bünyesinde yürüten ve kâr amacı gütmeyen Argüden Yönetişim Akademisi ile kurumlarına güven duyulan bir toplum için çaba gösteriyorum.
Tarsus’ta edindiğim ve Türkiye Basketbol Şampiyonluğu ile taçlandırdığımız sporculuk ruhunu, Boğaziçi Üniversitesi’nde iki kez Türkiye Şampiyonu olan basketbol takımında oynayarak, Spor Kurulu Başkanlığını üstlenerek ve ilk uluslararası SportsFest organizasyonunu gerçekleştirerek sürdürmeye çalıştım. Anadolu Efes Basketbol Kulübü Yönetim Kurulu üyeliğinin ardından Türkiye Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu'na seçilerek basketbol sporunun gelişimine katkı sağlamaya gayret ediyorum.
 
Özetle, çok farklı kurum ve ortamda yönetim kalitesini geliştirerek, yaşam kalitesini geliştirmek üzere çalışıyorum.
 
TAC’li olmak sizin için ne anlama geliyor?
TAC’li olmak sürekli gelişmeyi şiar edinmek ve daha iyi bir toplum için sorumluluk üstlenmektir. “Türkiye için Liderler, Dünya için Liderlik” TAC’nin sloganıdır. Gerçekten de mezunlarının üst düzey yöneticilik seviyesinde sorumluluk üstlenecek pozisyonlara gelme oranı olarak ülkenin en önde gelen eğitim kurumudur. Sadece sayı ve oran olarak değil, aynı zamanda nitelik olarak da gerçek liderler yetiştiren bir okul, TAC. Tüsiad başkanlığı, ülkenin en önde gelen holdinglerinin CEO’luğu ve dünya devlerinden Coca Cola CEO’su gibi birçok pozisyonun TAC mezunlarınca oldurulmuş olması bu hedefin bir slogandan öte ciddi bir hedef olarak ele alındığının bir göstergesi. TAC sadece yetiştirdiği yöneticilerle değil, girişimcilerle, bilim adamlarıyla, siyasetçilerle, sporcu ve sanatçılarla da ülkemizde imrenilerek bakılan bir okul.
 
İnsanlar birlikte bir şeyler öğrendikleri ve birlikte başardıkları insanlara bağlılık duyuyor. Biz de gerçekten Tarsus Amerikan Koleji’nde sadece akademik olarak değil, aynı zamanda sosyal olarak da birbirimizden çok şeyler öğrendik. TAC’de kazandığımız dostluklar, sosyal bilinç, katılımcılık, dinamizm ve özgüven mezuniyet sonrası hayatımızda da bize kazandırmaya devam etti.
 
İnsanlar ve toplumlar, neler yaşadıkları ile değil, nasıl bir iz bıraktıkları ile anılıyorlar. En önemli katkı ise başkalarının hayatlarını daha kaliteli ve değerli olarak yaşamalarına yol açacak katkılar. Üstelik bu katkılar ne kadar sürekli ve kurumsal olursa o kadar kalıcı etki yaratıyor. Bu nedenle, mezunlarının TAC’nin gelişimi için maddi ve manevi katkılarını esirgememesi bu önemli kurumun ülkemize ve dünyaya liderler yetiştirmeye devam edebilmesi için önem taşıyor. Önemli değerler, ilkeler, yetkinlikler ve kalıcı dostluklar kazandığımız bu kurumu yaşamımız boyunca sahiplenmeyi bir görev olarak kabul etmeliyiz.
 
Bizlere dostlukların zenginliğini yaşatan, geliştirmemizi sağladığı yetkinlikler ile hayatımızın kalitesini arttıran TAC’ne teşekkür etmeyi ve Tarsus’ta kazandıklarımız için şükretmeyi unutmamalı, bunu da maddi ve manevi desteklerimizle göstermeliyiz diye düşünüyorum.
 
Okulunuza bağış yapmaya nasıl karar verdiniz? Kararınızı neler etkiledi?
Hayatımızın en güzel dönemlerinden birini geçirdiğimiz, kimliğimizi oluşturan önemli özellikler kazandığımız, hayattan zevk almamızı sağlayan spor, sanat, toplumsal sorumluluk konularında ufkumuzun açıldığı yer, TAC. Birçoğumuz, dünyayı bize açan İngilizceyi, bugün ekonomik hayattaki konumumuzu güçlendiren bilgi birikimini, hep burada edindik. Ama hepsinden önemlisi birçok kalıcı hayat dostlarımızı Tarsus’ta kazandık.
 
Bu kadar önemli kazanımlar elde ettiğimiz bir kuruma karşı bazı sorumluluklarımız olduğunu düşünüyorum. TAC’nin, orada bulunma ayrıcalığını yaşayanlara kazandırdığı değerleri daha nice TAC’li olacaklara kazandırmaya devam edebilmesine, uluslararası düzeyde rekabet gücünü artırabilmesine ve tüm mezunlarının parçası olmaktan gurur duyacağı bir camianın daha etkin örgütlenmesine katkıda bulunmayı bir görev olarak kabul ediyorum.
 
Özellikle ben de TAC’de ilk seneden sonrasında verilen burslardan faydalandığım için sonraki nesillere de bu fırsatların tanınmasının hem bireylerin gelişimi hem de kurumdaki çeşitliliğinin gelişimi ile öğrenme ortamının iyileşmesi adına ne kadar önemli olduğunu gönülden hissediyorum. Bu nedenle hem okulumuza bağış yapmaktan hem de okullarımızın sürdürülebilirliğini sağlayan Sağlık ve Eğitim Vakfı'nın gelişimine katkı sağlamaktan onur duyuyorum.
 
Bu katkıların sadece maddi katkı olarak değil, aynı zamanda kurumsallaşma, diğer mezunları örgütleme, fikir üretme, sistem kurma gibi çabalar ile de desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu anlayışı benimseyerek zamanlarını ve kaynaklarını bu kurumların gelişimi için kullanan, değer yaratan tüm arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum.
 
Destek verdiğiniz programlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Özellikle ergenlik çağında kişiliğimizin oluştuğu dönemde zamanımızı geçirdiğimiz okullarda, hayatlarındaki tüm yatırımlarını çocuklarının eğitimine ve gelişimine yönlendiren Babam ve Annemin adını yaşatacak fırsatı tanıyan, “isimlendirme bağışlarının” ayrı bir yeri olduğunu vurgulamak istiyorum. ’76 mezunlarının sınıf olarak sağladıkları desteklerin de TAC’nin bizlere kazandırdığı en önemli kazançlardan olan dostluk bağlarının 40 sene sonrasında bile ne kadar güçlü olduğunun küçük bir göstergesi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, okullarımızda Argüden Yönetişim Akademisi tarafından geliştirilen “Öğrenen Çocuk: Sorumlu Birey” projesinin uygulanmaya başlanmasıyla katılımcı demokrasi, çocuk ve insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, dayanışma ve gönüllülük, finansal okuryazarlık, güvenli bilgiye erişim, çevre bilinci gibi konuların eğitim programlarına katılmasını da önemsiyorum.
 
Sağlık ve Eğitim Vakfı'nın ve okullarımızın yönetim sistemlerinin kurulmasına, kurumsallaşma çalışmalarına, geleceğinin planlanması adına Yönetişim Komitesi'nin kurulmasına ve camia içerisindeki farklı birey ve kurumların hep birlikte okullarımızı yüceltmek üzere çalışmalarına destek sağlamaktan da onur duyduğumu ifade etmek isterim.
 
Verdiğiniz destekle genç insanların ve ötesinde tüm toplumun geleceğini şekillendiriyorsunuz, bu size neler hissettiriyor?
Eğitimin toplumsal bir öncelik olduğunu ve gelecek nesillerin eğitimine katkı sağlamanın büyük bir mutluluk olduğuna inanıyorum. Eğitim sadece eğitimi alanların hayat kalitesini değil, aynı zamanda çevresinin ve toplumun da hayat kalitesini artırır. Dolayısıyla, gençlerimizin yeterli ve iyi eğitim alması toplumsal refah artışını sağlamanın en etkili yollarından birisidir. İyi eğitim alanlar öncelikle kendilerine fayda sağlarlar. Çünkü verimlilikleri ve etkinlikleri artar. Bu nedenle, eğitim seviyesi tek belirleyici olmasa da genelde gelir düzeyini olumlu olarak etkileyen bir etmendir. Bunun yanı sıra, genellikle iyi eğitim alanların çalıştıkları iş kollarında çalışma ortamı da daha caziptir. Dolayısıyla, hayatlarının önemli bir kısmını geçirdikleri ortamın kalitesi yaşam kalitesini etkiler. İyi eğitimin yaşam kalitesini olumlu etkilediği bir diğer alanda aile içi ilişkilerde kendisini göstermektedir. Örneğin, iyi eğitim eşlerin gelir düzeyini de artıran bir unsurdur.
 
Anaları iyi eğitilmiş bir toplumun çocukları da daha iyi eğitim görürler. Dolayısıyla, iyi eğitimin kendini artırıcı ve nesiller arası gelişimi motive edici bir yönü vardır. Yine iyi eğitim görmüş ailelerin çocukları sağlık açısından da daha iyi bir konumdadır. Daha iyi beslenip, daha iyi bakılmaları fiziksel ve ruhsal gelişimlerine katkıda bulunur. İyi eğitim görenlerin kendi sağlıklarına daha iyi baktıkları stresten daha az etkilendikleri ve sorunlara daha kolay çözümler ürettikleri gözlenmektedir. İyi eğitim görmüş bir toplumda daha kaliteli ürün ve hizmetler talep edildiğinden, piyasanın gelişimine de katkı sağlanmış olur.
 
Eğitim seviyesinin nüfus planlamasıyla doğru bir korelasyonu olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla, eğitim fakirliğin de panzehri sayılabilir. Eğitim seviyesinin gönüllülük ve bağışçılık ile de olumlu bir ilişkisi vardır. Dolayısıyla, iyi eğitilmiş bir toplumda toplumsal barış ve toplumsal sorunların çözümüne gönüllü katkıda bulunma motivasyonu da yüksek olur.
 
Yapılan araştırmalar, eğitim seviyesi arttıkça ailelerin kendi gelecekleri için hazırlık yapmaya olan eğilimlerinin arttığını göstermektedir. Dolayısıyla, eğitim yaş grupları arasındaki gelir dengesinin de daha sağlıklı olarak kurulmasına yardımcı olur. Eğitim seviyesi arttıkça toplumda yeniliklerin ve teknolojinin benimsenme hızı da artar. Dolayısıyla, eğitim seviyesi, gelişme ve katma değer için gerekli olan Ar-Ge yatırımlarının da artmasına yardımcı olur.
 
Eğitimin toplumsal aşırılıkları ve suç oranlarını da azalttığı tespit edilmiştir. Eğitimli bir toplum aynı zamanda daha da güvenli bir yaşam demektir. Eğitimli bir toplum daha bilinçli seçimler yapabilme nedeniyle piyasaların daha verimli çalışmasını ve rekabet gücünün artmasını da sağlar. Dolayısıyla, toplum olarak eğitime ayırdığımız kaynakları artırmak yaşam kalitemizin kalıcı olarak artırılmasını sağlayacaktır. Aynı zamanda eğitime ayırdığımız kaynakları daha verimli kullanmak için de çaba göstermeliyiz.
 
Eğitim için ayrılan kaynakları gençlerimizi ezberlemeye yönlendirmek yerine, düşünmeye ve yukarıda belirtilen olumlu davranış biçimlerini benimsemeye yönlendirmek üzere kullanmalıyız. Eğitim sistemimizin başarısını sadece giriş sınavlarındaki doğru cevap sayısıyla değil, daha da önemlisi mezunlara kazandırılan davranışsal ve düşünsel kazanımlarla da ölçmeye gayret etmeliyiz.
 
Bağış yapabilecek insanlara neler söylemek istersiniz?
“İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır.” En büyük zenginlik verebilmektir. Bağışın miktarından önemlisi, sürekliliğidir ve vermenin getirdiği sahiplenme duygusudur. Maddi imkanları olanların maddi katkılar ile, bilgisi ve deneyimi olanların da zamanlarını vererek okullara destek olmaları sadece kendilerini ve bağıştan faydalananları değil, tüm toplumu iyileştirir.

Röportaj Tarihi: Aralık 2017