Her bağış, sonraki nesillere 'çağdaş değerlerle bezenmiş bir toplum' olarak dönecek
Esra Yazıcı Tözge, ACI'84
Bağış Türü: Bir Meşale de Sen Yak
1977-1984 yılları arasında ACI’da okudum. Okulumuzun kuruluşunun 100. yılını kutlayanlar arasındaydım. O zamanlar okulumuz, kız okuluydu. Başarılı bir öğrenciydim. Ama öne çıkan özelliğim, sosyal faaliyetlere katılımımdı. Okul yıllarında daima Öğrenci Birliği’nin bir parçası oldum. Ortaokul ve lise son sınıfta Öğrenci Birliği Başkanlığı yaptım ve senenin May Queen’i seçildim.
ACI’ın bana; sorumluluk alma, yılmadan mücadele etme, kendine güvenme, başkalarına yardım etme, inandığını söyleme, kime yapılırsa yapılsın haksızlığın karşısında durma gibi değerleri ve yüzlerce kardeşi kazandırdığını düşünüyorum.
Okul müfredatına ilaveten birçok sosyal sorumluluk kulübü ve komitesi, her birimizin kendi yatkınlıklarımıza göre gelişimini sağladı. ACI, gerçek bir eğitim kurumu. Okulun kapısından girdiğimiz andan itibaren her adımımız, her anımız bizlerin bugün olduğumuz bireyler olmamız için tasarlanmıştı. Okula başladığımız ilk gün bize verilen okul takvimleri; her ACI mezununun uzun dönem planını yapması, kendi ajandasını yönetmesi, not alması, sorumluluklarını birey olarak yerine getirmesi için meğer ne önemli bir araçmış… Yangın, deprem gibi anlar için hazırlıklı olmamızı sağlamak üzere tasarlanan Auditorium çıkışları, sandalyemize kapanmanın bir refleks haline gelmesi gibi basit görünen alışkanlıklar, bizleri toplumun örnek, duyarlı ve sorumlu bireyleri yaptı. Haftalık assembly’leri bizler düzenledik; her birimiz sahneye kendi yeteneğimizi sergilemek üzere utanmadan çıktık; Öğrenci Birliği’ne seçilmek için 300 kişi önünde en yakın arkadaşlarımıza karşı, “Beni seçin!” diyen propaganda konuşmaları yaptık; kazanmayı, kaybetmeyi öğrendik. Münazara dersleri ve kulüpleri sayesinde inanmadığımız fikirleri dahi savunmayı, kalıplaşmış fikirlerin ötesinde düşünmeyi ve kafa yormayı öğrendik. Home EC dersinde yemek yapmayı, bulaşık yıkamayı, örgü, dikiş ve nakış öğrendik. Daktiloda yazmayı, güzel el yazısı yazmayı öğrendik. Her hafta sonu klasik müzik konserlerine giderek eser, orkestra, müzik aletleri, besteciyle ilgili araştırmalar yaptık. Dinlediğimizi anlamayı, ayırt etmeyi ve sevmeyi öğrendik. Bize spor ve sanatı öğreten, sevdiren dersler oldu. Hayatımda bu kadar dolu dolu ve her dakikası değer katan başka bir dönem olduğunu sanmıyorum.
ACI sonrası Boğaziçi Üniversitesi’nde Ekonomi okudum. Boğaziçi Üniversitesi’nde de Spor Kurulu’na seçilen ilk ve tek kız üye oldum. Benden sonra yine ACI mezunu kız arkadaşlarım, Spor Kurulu’na seçilmeye devam ettiler. 1988 yılında mezun olduktan sonra AIESEC ile Danimarka’ya gittim ve beş ay Kopenhag’da staj yaptım. Sonrasında Henkel Turyag’da sekiz sene, Saint Gobain Weber’de beş sene çalıştım. İzmir’de yaşadığım bu dönemde Boğaziçi Mezunlar Derneği İzmir Şubesi’nin başkanlığını yaptım. Daha sonra İstanbul’a taşındım ve 15 senedir de Kale Grubu’nda çalışıyorum.
ACI’da okurken Üsküdar ve Tarsus Amerikan Koleji Öğrenci Birlikleri’yle ortak toplantılar yapardık. Bu toplantılar sırasında tanıştığım ve devamında Boğaziçi Üniversitesi’nde de birlikte okuduğum arkadaşım Mehmet Nane, geçen sene beni aradı ve SEV Yönetim Kurulu Başkanı olacağını, bu dönemde benim de kurulda olmamı istediğini söyledi. “Enter to Learn, Depart to Serve” bilinciyle yetiştiğimiz için teklifi zevkle kabul ettim. SEV Kaynak Geliştirme Komitesi’nin bir parçası olduğumda SEV çatısı altında mezun ilişkileri ve kaynak geliştirme açısından kurumsal bir yapının olmadığını gördük. Bunun üzerine hem bu çatıyı kurmak üzere hem de mezun derneklerimizi desteklemek üzere bir proje yapmaya karar verdik. Mezunlarımızın küçük de olsa düzenli katkılarını alabileceğimiz bir mekanizma kurmak, ilk işimiz oldu. Önce kampanyamıza isim aradık. ACI’84 WhatsApp grubumuza bir çağrı yaptım ve “Bir Meşale de Sen Yak”, kampanya ismi olarak öne çıktı. Bu ismi sınıf arkadaşım Rana Tonguç buldu. Başka bir sınıf arkadaşım Müge Ceyhan, kampanyamızın logo ve kurumsal kimliğini, başkanı olduğu CBA Branding Ajansı’nın Paris ofisine, bizlere hediye olarak yaptırdı. Daha sonra da Yetişenler Derneğimiz vasıtasıyla duyuruya çıktık. En çok bağışı şimdiye kadar benim sınıf arkadaşlarım, ACI’84 yaptı…
Okulumuzun yetiştirdiği kimle karşılaşsam onu ablam veya kardeşim gibi görüyorum. Değerlerimiz o kadar benzer ki kardeşten öteyiz aslında. Bu değerlerle yetişmiş kişi sayısını ne kadar artırabilirsek ülkemiz, milletimiz ve dünya için o kadar iyi bir iş yapmış oluruz diye düşünüyorum. Bu sebeple SEV’e bağış yapmanın çok doğru olduğuna inanıyorum. Tüm bu bağışları, başarılı ama maddi açıdan aynı şansa sahip olmayan çocuklarımız için kullanıyoruz… Hatta Meşale fonunda biriken toplam meblağın getirisine denk gelen tutarı her sene Vakıf da bu fona hibe ediyor.
Gerek “Bir Meşale de Sen Yak” gerekse isme verilen tüm bağışların Vakıf tarafından “match edilmesi” konusunu Yönetim Kurulu kararıyla geçerli kıldık. SEV’e yapılan her bağışın yerini bulacağına, bizlere ve bizden sonraki nesillere çağdaş değerlerle bezenmiş bir toplum olarak döneceğine inanıyorum. Ülkemiz için endişe duymak yerine sorumluluk alıp küçük bir miktar da olsa paramı doğru amaç için kullanmak, doğru bir adım attığımı hissettiriyor.
Röportaj Tarihi: Kasım 2017